- Amerika
- 21.05.2025 12:45
Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Gülay Aydemir, 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü gerçekleşecek 42. Türk Günü Yürüyüşü için “Hem kendi kimliğimizi hatırlamak hem de dünyaya varlığımızı hatırlatmaktır” dedi
New York caddelerinde 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü Türk bayrakları bir kez daha gururla dalgalanacak. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) öncülüğünde düzenlenecek olan 42. Türk Günü Yürüyüşü öncesinde, Federasyon Başkanı Sayın Gülay Aydemir ile hem etkinliği, hem toplumsal mesajları, hem de federasyona yönelik son dönemde yaşanan sahtecilik girişimlerini konuştuk.
Sayın Başkan, bu yıl 42’ncisi düzenlenen Türk Günü Yürüyüşü için hazırlıklar tamamlanmak üzere. Bu yürüyüş toplum açısından ne ifade ediyor?
Türk Günü Yürüyüşü, yalnızca bir etkinlik değil, bir hafızanın, bir aidiyetin, bir nesil mücadelesinin yürüyüşüdür. 1981’den buyana, Madison Avenue’da dalgalanan Türk bayrakları, burada yaşayan her bireye “Sen yalnız değilsin” mesajı veriyor. Yıllar boyunca bu yürüyüş, Türk diasporasının hem varoluşunu hem onurunu temsil etti. Bu yıl 42’nci kez gerçekleşecek yürüyüşümüz, bir geleneğin değil, bir milletin hâlâ ayakta olduğunun kanıtıdır.
Bu denli büyük bir organizasyonu yapmak kolay değil. Ne tür zorluklar yaşadınız bu süreçte?
Elbette ciddi bir emek var. Aylar süren bir hazırlık, belediyelerden alınması gereken izinler, sponsor görüşmeleri, gönüllü ekiplerin koordinasyonu… Her biri ayrı bir başlık. Ancak en büyük zorluk, ne yazık ki dışarıdan değil, içeriden geliyor. Son dönemde bazı art niyetli kişiler, Federasyon’un adını kullanarak sahte kongreler düzenlemeye kalktı. TADF’nin tüzel kişiliğini istismar etmeye çalıştılar. 1992’de görevden alınmış Erhan Atay adlı bir şahıs ve çevresindekiler, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan sahte toplantılarla toplumun aklını karıştırmak istediler.
Bu yıl yapılacak olan yürüyüşün teması “Hepimiz bir buğday tanesiyiz.” Bu mesajın derin anlamı nedir?
Bu anlamlı tema, değerli milletvekilimiz Sayın Serkan Bayram’ın kendi hayat hikâyesinden ilhamla başlattığı ve engelli bireylerin yaşam mücadelesine dikkat çekmeyi amaçlayan bir farkındalık kampanyasının sloganı. Biz de bu yıl ki Türk Günü Yürüyüşü’nü Sayın Bayram ile birlikte engelli vatandaşlarımıza adadık. Kendisi yürüyüşümüze katılacak ve Türkiye’den özel olarak getirdiği binlerce rozeti, engellilere yönelik toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla dağıtacak. Bu tema, aynı zamanda bizim kültürel ve toplumsal dokumuzu da çok güzel yansıtıyor. Bir buğday tanesi, tek başına anlamını yitirir; ama yüzlercesi, binlercesi bir araya geldiğinde un olur, hamur olur, ekmek olur… Soframıza bereket, toplumumuza umut getirir. Biz de diaspora olarak farklı şehirlerde, farklı coğrafyalarda yaşasak da aynı hamurdan yoğrulduk. Ayrı düşebiliriz ama ayrı düşünmemeliyiz. Bu yıl yürüyüşümüzde Türkiye’den Genelkurmay Başkanlığı Mehteran Birliği de bizimle birlikte olacak. Bu sadece bir protokol ziyareti değil; bu, hem anavatanda hem de diasporada bir milletin aynı yürekle, omuz omuza yürüdüğünün güçlü bir ifadesidir.
Türk Günü Yürüyüşü’nün Türk diasporası açısından nasıl bir önemi var? Sizce bu yürüyüş, diasporanın sesi olabiliyor mu?
Kesinlikle evet. Türk Günü Yürüyüşü, diaspora tarihimizin en köklü ve en istikrarlı halk buluşmalarından biridir. Burada sadece bir etkinlik düzenlemiyoruz; aslında diasporanın sesini megafonla tüm dünyaya duyuruyoruz. Diaspora olmak, bir yanının daima geçmişe, bir gözünün sürekli geleceğe bakması demektir. Vatanından uzakta yaşarken kültürünü, dilini, kimliğini koruyabilme mücadelesidir. İşte bu yürüyüş, “Biz buradayız ve kimliğimizden vazgeçmiyoruz” demenin en görkemli halidir. Her yıl bu caddelerde Türk bayrağını taşımak, mehter marşlarını yankılatmak, gençlerin ellerinde Atatürk posterleriyle yürüdüğünü görmek… Bunlar hem kendi kimliğimizi hatırlamak hem de dünyaya varlığımızı hatırlatmaktır. Aynı zamanda bu yürüyüş, Amerikan toplumuna da açık bir mesajdır: ‘Asimile olmadan da entegre olabiliriz. Biz Türk’üz, buradayız ve bu topluma değer katıyoruz.’ Bu yıl ABD genelinden otobüslerle katılım olacak. New Jersey, Massachusetts hatta Florida’dan bile gelen hemşerilerimiz var. Diaspora, coğrafi sınırların ötesine geçen ortak bir ruh demektir — ve Türk Günü Yürüyüşü, işte o ruhun en gür yankısıdır.
Son dönemde Federasyonun adı, korsan bir olağanüstü kongreyle anıldı. Bu konuda kamuoyunu aydınlatır mısınız?
Evet, üzülerek belirtmeliyim ki 20 Nisan 2025 tarihinde, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun adı kullanılarak tamamen yasadışı bir kongre girişiminde bulunulmuştur. Bu toplantının arkasındaki isim, 1992 yılında disiplin gerekçesiyle Federasyon’dan ihraç edilmiş olan Erhan Atay’dır.
Kamuoyuna açıkça ifade etmek isterim:
•Bu sözde kongrenin hiçbir hukuki geçerliliği yoktur.
•Toplantıda alınan tüm kararlar, Federasyon tüzüğüne aykırıdır.
•Bu girişim, Türk toplumunu bölmeye yönelik art niyetli ve sahte bir teşebbüstür.
Biz, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun meşru yönetimi olarak, bu korsan girişime karşı hem hukuki yollarla hem de kamu vicdanı nezdinde kararlılıkla mücadele ediyoruz. Federasyonumuzun itibarı ve tüzel kişiliği, hiçbir şekilde kişisel hırs ve hesaplara malzeme edilemez. Türk toplumunun birliğini bozmaya çalışan bu tür çabalara karşı durmaya devam edeceğiz.
Bu sahtecilik girişimlerine karşı toplum nasıl bir refleks göstermeli sizce?
En büyük tehlike sessizliktir. Toplumlar, kurumlarına sahip çıkmazsa, o kurumlar zamanla çöker. Biz Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu olarak sadece bir tabeladan ibaret değiliz; 66 yıllık birikimi, toplumsal hafızası ve temsil gücü olan köklü bir kurumuz. Bu kurumun itibarı, aslında hepimizin ortak değeridir; hepimizin namusudur. Buradan özellikle gençlere ve kadınlara seslenmek istiyorum: Lütfen taraf olun. Ama doğru tarafın, gerçeğin, birlikteliğin tarafında olun. Sahtekârlıklara, isim hırsızlıklarına, korsan toplantılara ve sosyal medyada yayılan dezenformasyonlara karşı en güçlü panzehir; birlikte, omuz omuza durmaktır. Unutmayalım: Sessiz kalmak, haksızlığı onaylamaktır.
Gerçeğe sahip çıkarsak, kurumlarımız da kimliğimiz de geleceğe güvenle taşınır.
Görevde üçüncü yılınız. Bu süre zarfında TADF olarak neler yaptınız?
İki dönem üst üste, aktif derneklerimizin oy birliğiyle seçilmiş olmak büyük bir onur. Bu üç yıl boyunca, Federasyon tüzüğünün bize yüklediği sorumlulukları yerine getirmek için büyük bir özveriyle çalıştık. Yaptıklarımızı birkaç ana başlıkta özetleyebilirim: Dernekler arası koordinasyonu yeniden kurduk. Eyaletler arası gönüllü komiteler aracılığıyla dernekler arası iletişimi güçlendirdik, ortak projeler geliştirdik. Bugün New Jersey’den Massachusetts’e kadar birçok Türk derneği, yeniden TADF çatısı altında ortak bir ruhla hareket ediyor. Türk Günü Yürüyüşü’nü kurumsal ve vizyoner bir yapıya kavuşturduk. Artık her yıl aynı çizgide ilerleyen sıradan bir yürüyüş değil; programlı, katılımcı ve teması olan bir organizasyon düzenliyoruz. Bu yıl, Federasyon tarihinin ilk resmi marşı “Birlikte Yüceyiz”, yürüyüş kortejinde mehter versiyonuyla çalacak. Sözleriyle diaspora ruhunu yansıtan bu marş, Amerika sokaklarında Türk milletinin sesini duyuracak. Gençlik ve kadın kollarını aktif hale getirdik. TADF artık sadece geçmişe yaslanan değil, gençlerin ürettiği ve kadınların yön verdiği bir yapıya dönüştü. Bu yıl ki yürüyüşün afiş tasarımından sosyal medya kampanyalarına kadar birçok unsur, gençlerimizin emeğiyle hazırlandı. Türk Kültür Merkezi vizyonu için somut adımlar attık. New York ve New Jersey’de, tüm üye derneklerin kullanabileceği ortak bir kültür üssü oluşturmak için yer arayışımız devam ediyor. Amacımız, kültürel mirasımızı yaşatacak kalıcı bir merkez kurmak. Sahtekâr girişimlere karşı net ve kararlı durduk. Federasyonumuzu kişisel hesaplaşma alanına çevirmek isteyenlere karşı toplumun iradesini temsil ettik. Hukuki ve toplumsal meşruiyeti olan yapının, yani gerçek TADF’nin sesi olduk. Bu üç yıl, bir yeniden yapılanma ve güçlenme süreciydi. Şimdi daha da büyük hedeflere yürümeye hazırız.
Peki, yürüyüşten sonra TADF’nin yeni dönemdeki hedefleri neler olacak?
Çok güzel bir soru. Bizim için Türk Günü Yürüyüşü, bir final değil; aksine yeni dönemin başlangıç noktasıdır. Bu yıl odağımıza aldığımız üç öncelikli başlığı şöyle özetleyebilirim: Gençlik Eğitimi ve STK Liderliği Programı, gelecekte Federasyon yönetiminde görev alacak gençleri, sivil toplum bilinciyle donatmak istiyoruz. Bu kapsamda, liderlik atölyeleri, mentorluk programları ve gençlik kampları gibi etkinliklerle onları geleceğe hazırlayacağız. Toplum Sağlığı Bilgilendirme Ağı, göçmen topluluklarda en çok ihmal edilen konulardan biri sağlık. Bu alanda bilinçlendirme çalışmaları yapacağız. Sağlık taramaları, bilgilendirme seminerleri ve uzman buluşmalarıyla topluluğumuza sağlıkla ilgili rehberlik sunacağız. Dil ve Kültür Kursları, Türkçenin yaşatılması, kimliğimizin korunması açısından kritik önemde. Çocuklarımız ve gençlerimiz için Türkçe dil kursları ve kültürel etkinlikler düzenleyeceğiz. Böylece hem dilimizi hem de kültürel bağlarımızı güçlendireceğiz. Bu hedefler, Federasyonumuzu sadece bir organizasyon düzenleyicisi değil, aynı zamanda Türk diasporasının geleceğini şekillendiren bir vizyon merkezi haline getirecek.
Bir kadın başkan olarak bu görevin sizin için anlamı nedir? Son olarak, topluma son mesajınız nedir, Sayın Başkan?
Ben bu görevi yalnızca bir makam değil, bir vicdan ve sorumluluk emaneti olarak görüyorum.
Türk kadını, tarih boyunca cephede savaşmış, evde ocak yakmış, toplumuna yön vermiştir. Bugün bu emaneti taşırken, geçmişimizin onurunu ve geleceğimizin sorumluluğunu omuzlarımda hissediyorum. Kadınların daha görünür olduğu, daha fazla söz sahibi olduğu bir TADF’i hayal etmiyorum; bu yapıyı adım adım inşa ediyorum. Beni bu göreve layık gören tüm derneklerimize, yol arkadaşlarıma ve topluluğumuza yürekten teşekkür ediyorum. Şunu özellikle vurgulamak isterim: Bu bir bireysel başarı değil, birlikte yürüdüğümüz güçlü İcra Kurulumuzun, her biri birbirinden değerli üyelerinin özverili çalışmaları sayesinde başarıya dönüşmüş bir yolculuktur. Birlikte yürümeye, birlikte üretmeye devam edeceğiz. 17 Mayıs’ta hep birlikte yürüyüşte buluşalım. Ama sadece caddelerde değil; kalplerimizde de yürüyelim. Türk bayrağını gururla taşırken, arkamızda dedelerimizin duası, yanımızda kardeşlerimizin desteği, önümüzde ise çocuklarımızın geleceği olacak. Çünkü sadece yürümeye değil, yan yana durmaya ihtiyacımız var. Sadece yürüyüşte değil, hayatın her alanında birlikte olmaya mecburuz. 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü, Madison Avenue’da yalnızca Türkler yürümeyecek…
Bizi izleyen çocuklarımız, geçmişin ruhu ve geleceğin umudu da bizimle yürüyecek. Unutmayalım: Hepimiz bir buğday tanesiyiz. Ve biz, birlikte yüceyiz.