. Türkses Gazetesi Yazarı Tarihçi - Yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik
Prof. Dr. Mehmet Çelik
İlkses Gazetesi Yazarımız

Tarihçi - Yazar Prof. Dr. Mehmet Çelik

Yazarın Köşe Yazıları

Dünden Bugüne Türk Amerikan İlişkileri- 8

Amerika Birleşik Devletleri’nin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, başlangıçta yalnızca ticari düzlemdeydi. ABD, özellikle Akdeniz ve çevresinde ticaret yapabilmek, limanlara girebilmek ve mallarını pazarlayabilmek için Osmanlı ile diplomatik temas kurdu. Bu sayede Akdeniz ticaretinde etkin bir rol üstlenmeye başlamıştı. Ancak zamanla Amerika’nın çıkarları yalnızca ticaretle sınırlı kalmadı. Artık Osmanlı topraklarının içine nüfuz etme düşüncesi öne çıkmıştı.

Bunu doğrudan askeri ya da siyasi bir yöntemle gerçekleştirmesi mümkün değildi. Osmanlı hâlâ büyük bir imparatorluktu ve böyle bir girişim hem riskli hem de maliyetli olurdu. ABD için en uygun yol, doğrudan halkın arasına sızmayı sağlayacak, toplumsal ve kültürel zeminde etkili olabilecek bir mekanizma bulmaktı. İşte tam da bu noktada misyoner teşkilatları devreye girdi.

1810 yılında Boston’da kurulan American Board of Commissioners for Foreign Missions (kısaca Amerikan Board), Osmanlı topraklarına yönelik faaliyetlerin ana merkezi oldu. 1820 yılında iki misyoner aracılığıyla Osmanlı topraklarına ilk adımlarını attılar. Başlangıçta Bulgaristan’a yerleştiler, ardından Dr. Cyrus Hamlin’in öncülüğünde İstanbul’da Robert Koleji kuruldu. Bu okul yalnızca bir eğitim kurumu değildi; aynı zamanda bir misyoner üssüydü.

Robert Koleji’nde eğitim gören Bulgar gençleri, mezun olduktan sonra bağımsızlık hareketlerinde ön saflarda yer aldılar. Böylece Amerika, Avrupa’daki misyoner teşkilatlarının yıllardır başaramadığı bir işi gerçekleştirdi: Bulgaristan’ın Osmanlı’dan koparılması. Bu gelişme yalnızca Bulgaristan’ın bağımsızlığıyla sınırlı


Dünden Bugüne Türk Amerikan İlişkileri-7

Geçen sayımızda 1920’lerden itibaren Amerikan-Türkiye ilişkilerinin hızlı bir gelişim sürecine girdiğinden bahsetmiştik. Bu dönemde, özellikle Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkilerde gözle görülür bir ivmelenme yaşanmıştır. Bu sadece siyasi ve ekonomik düzeyde kalmamış, aynı zamanda akademik alanda da kendini göstermeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkiye üzerine yapılan çalışmaların sayısında belirgin bir artış olmuş, yüksek lisans ve doktora düzeyindeki araştırmalar bilim dünyasında önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Bu ilginin ardında yatan nedenlerden biri, kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında ilan edilmesiyle birlikte bölgede yeni bir devletin doğmuş olmasıdır. Bu yeni yapı, Amerika’nın hem stratejik hem de tarihsel ilgisini çekmiş, Türkiye'nin modernleşme süreci ve Batı ile kurduğu ilişkiler, birçok araştırmanın merkezine yerleşmiştir.

Amerika’da 1924-2000 yılları arasında yapılan akademik çalışmalara baktığımızda, özellikle doktora tezlerinin önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Bu tezlerin büyük çoğunluğu siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel alanlarda Türkiye’yi ele almakta, ayrıca Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine ışık tutmaktadır. Söz konusu akademik üretim, sadece doktora çalışmalarıyla sınırlı kalmamış; aynı zamanda çok sayıda kitap, makale ve rapor da yayımlanmıştır. Bu


Dünden Bugüne Türk Amerikan İlişkileri – 6

Amerika 4 Temmuz 1776 tarihinde Kıta Kongresi tarafından kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı. Böylece 13 Amerikan Kolonisi Büyük Britanya ile olan siyasi bağlarını kopardı, Bildirge, sömürgecilerin bağımsızlık arayışlarının motivasyonlarını özetledi. Kendilerini bağımsız bir ulus ilan ederek, Amerikan sömürgecileri Fransa ile resmi bir ittifak kurdu ve böylece Büyük Britanya'ya karşı savaşta Fransız desteği sağlamış oldu. Böylece İngiltere ile tüm ticari bağları kesilmiş oldu. Fransız ve İspanya ile yürütmeye çalıştığı ticarette ise bu ülkelerin katı tutumundan dolayı önemli gümrük sorunları yaşıyordu. İngiltere ve Fransa, Amerikan, ticaret gemilerini Akdeniz havzasında kaçırmak için ellerinden geleni yapıyordu.


Dünden Bugüne Türk Amerikan İlişkileri – 5

Tarihe damga vurmak!

Her insanın ömrü gibi, her milletin, toplumun ve ülkenin de bir ömrü vardır! Tarihe baktığımız zaman nice imparatorluklar, nice devletler, nice siyasi şöhretler gelip-geçti...

Bir ülkede heykelleri dikilenler, kahraman sıfatıyla anılanlar, başka bir ülkede zalim ve katil olarak algılanmakta! Örnekleri sıralamaya değmez, Bunun en yakın örneklerinden biri Hitlerdir!...

Irkçı-milliyetçi Alman nesli O’nu kahraman olarak görse de insanlık tarihine eli kanlı katil olarak geçer, Alman tarihinde de kara bir leke olarak yer alır!

Yüzlerce-binlerce örneği olan zalimleri tarih kaydettiği halde, hala bu sevdada olan siyasetçilere rastlanmaktadır, birçok ülkede...

Gerçek şu ki, çağın teknolojisi de bu tür hastalıklı siyasetçileri tahrik etmektedir!

Günümüz dünyasının sahip olduğu teknolojiden fazlasına artık ihtiyacı yoktur!... Orta çağın ‘kan dökücü fatihleri’ne de insanlığın ihtiyaç yoktur!...

Dünyamızın bugün ihtiyaç duyduğu kahramanlar Büyük Ahlaki Liderler olacaktır! İnsanlığın barışa ihtiyacı vardır, adını kahramanlık olarak koyduğu canavarlığa, eşkıyalığa ihtiyacı yoktur!

Bunu sağlamak için tüm dünya ülkelerinde konuyu gündeme getirecek sivil toplum örgütleri oluşturulmalıdır.

Bunların önderliğini de din alimleri ve bağlı bulundukları kurumları başlatmalıdır.

Tarih boyunca siyaset adamları dinleri bilerek birebirlerine düşman ettiler. En kısa zamanda dinler, siyasetçilerin hegemonyasından kurtularak, tüm dünyada barış meşalelerini yakmalılardır! …

Bunun öncülüğünü de güçlü ülkeler yapmalıdır.

Dünya barışını siyasetçiler hiçbir zaman yapmayacaklardır. Bunu


Dünden Bugüne Türk-Amerikan İlişkileri – 4

Gazetemizin geçen (3) sayısında ağırlıklı olarak Türk-Amerikan ilişkilerinin başlangıç safhasında bu konudaki bilgiler Amerikan ve Osmanlı arşivlerinden yararlanılarak yazıldığına değinmiştik.


Dünden bugüne Türk Amerikan ilişkileri-3 

Gazetemizde yayınlanan Türk-Amerikan ilişkileri ile ilgili makalelerimiz ilgi kadar, merak ve soru işaretleri de oluşturdu…
Merak ise yazıların daha uzun tutulmasını gündeme getirdi. Soru işaretleri ise bu tarihi bilgilerin nereden alındığına dair merak uyandırmaktadır? 
Okuyucularımızın merakını daha fazla can sıkıntısı haline getirmeden özetle gidermeye çalışalım… Bu konulardaki bilgi kaynakları Osmanlı arşivleri ile Amerikan arşivleridir. Öncelikle Amerikan arşiv bilgileri hakkında özet bir bilgi vereyim. 
Amerikan arşiv kaynaklarının en önemli kısmı gemicilerin, tacirlerin, seyyahların ve özellikle misyonerlerin kaleme aldıkları kitaplar… İkinci derecede ise zamanla Amerikan gazete ve dergilerinin yayınladığı makale ve haberler konuya ışık tutmaktadır. Özellikle 1920’den sonra Osmanlı /Türkiye-Amerikan ilişkilerini konu alan sistematik ve geniş kapsamlı, detaylı çalışmalar ise 1920’lerin başından itibaren hızla artmaya başlamıştır... 
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, Demokrat Parti’nin iktidara gelişi döneminde Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde gözle görülür çalışmalara şahit olmaktayız. Özellikle bu alanda yapılan doktora çalışmaları son derece önemlidir. 
Amerika’da yapılan Türkiye üzerindeki çalışmalara gelince, Cumhuriyet’in ilanıyla yeni bir devletin doğuşu, Amerika’nın ilgisini BÖLGESEL GELİŞMELER açısından daha çok çekmiştir. Özellikle 500 yıllık bir imparatorluğun 30 milyon kilometrekare bir alanı terk etmesi, Amerika dışında tüm Avrupa’nın da dikkatini çekmiştir. 
1924-2000 yılları arasında ABD’de yapılan akademik (doktora, yüksek lisans.. ) çalışmalar dışında çeşitli konularda çok sayıda kitap, dergi ve makaleler yayınlanmıştır ki, bu çalışmaların önemli bir kısmı Amerikan arşiv belgelerine dayanmaktadır. Bu çalışmalarda göze çarpan en önemli özellik, Osmanlı arşivlerine hiç atıf yapılmamasıdır. Bu nedenle birçok belge, bilim adamları için Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde gözle görülür, dikkat çeken çalışmalara şahit olmaktayız. Özellikle bu alanda yapılan doktora çalışmaları dikkat çekmektedir ve son derece önem arz etmektedir. 
Bu günlük, bu konuyu burada noktalayalım, önümüzdeki sayıda konuya devam edeceğim…


Dünden Bugüne Türk-Amerikan İlişkileri-2 

Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık bildirgesi, İngiltere ile olan ilişkilerin sona ermesi demekti... 
Kısaca artık dostluk sona ermiş, negatif bir rekabet donemi başlamıştı. Amerika Birleşik Devletleri; Fransa, İspanya’ya yaklaşmayı denedi, ancak bu ülkelerden de beklediği ilgiyi göremedi.
Bu gelişmeler sonucu ABD ticaret gemileri büyük zorluklarla, korsan gemilerin hücumlarına maruz kaldılar. Amerikan ticaret gemilerinin önlerinde sadece iki seçenek vardı ya bölgeden çekilecekler ya da serbest ticaret yapabilmeleri için Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan Fas, Cezayir, Tunus ve hatta Trablusgarp eyaletleri ile siyasi ve ticari antlaşma yapacaktı. 
Amerikan ticaret gemilerinin Akdeniz bölgesine gelmesi, başta İngiltere olmak üzere Fransa ve İspanya’nın da canını sıkmaya başlamıştı... Ortam bu şekilde aydınlanınca Amerikan ticaret gemileri için tek sığınak kalmıştı… Osmanlı İmparatorluğu eyaletleri alan Fas, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’la ticari güvenlik antlaşması yamak! 
Amerikan ticaret gemileri, Osmanlı bayrağını taşımakla güvenliğe kavuştular. Ancak İngiltere, Fransa ve İspanya’nın canları bu antlaşmalara çok sıkıldı. ABD ticaret gemilerini bölgeden uzaklaştırmak için çeşitli metotlar denemeye başladılar. 
Haliyle Akdeniz’de sular ısınmaya başladı... 
Konuya gelecek sayımızda devam edeceğiz!


Dünden – Bugüne Türk-Amerikan İlişkileri

Tarih Nisan 1975’i gösterdiğinde, dünya uzak bir kıtada yeni ve bağımsız bir devletin kurulduğunu duyuruyordu. Amerika Birleşik Devletleri Bağımsızlık Bildirgesi, Kıta Kongresinin neden Büyük Britanya Krallığından bağımsızlığını ilan etmeye oy verdiğinin bir açıklamasıydı. 
Tarihler Nisan 1775’i gösteriyordu.
Okyanusun öbür ucunda yer alan bu yeni devletin başta ticari ilişkiler olmak üzere Avrupa ve Asya ülkeleri ile sağlıklı ve emin ilişkiler kurabilmesi için, bölgede ağırlığı olan bir ülkeyle dostluk antlaşmaları yapmasına ihtiyaç vardı.
Bu devlet Osmanlı imparatorluğu idi. Nitekim kuruluşunun üzerinden henüz 20 yıl geçmişken, yani 1795 yılında Osmanlı imparatorluğu ile 5 Eylül 1795 yılında denizcilik antlaşması adı verilen ilk antlaşmasını yaptı!.. 
Bu anlaşmadan başlayarak tarihi süreç içerisinde Türk-Amerikan ilişkileri hakkında bilgilendirici makaleler yazmaya gayret edeceğiz. 
Gazetemizin sütunlarında bu tarihi süreci zevkle takip edeceğinizden eminim.
Türkses’in ABD’de de dostluk sesin güçlendireceğinden eminiz!
Saygı ve muhabbetle!