.
Değerli Dostlar,
Amerika’nın güney eyaletlerinde başta Teksas gibi bölgelerde birçok sıvılaştırılmış doğal gaz terminali bulunuyor. Bu terminaller üzerinden Amerika adeta dünyaya enerji ve eğlence ihraç ediyor.
Peki Amerika bu doğal gazı nereden sağlıyor? Aslında kendi içinden. Özellikle kuzey bölgelerinden ve Kanada sınırına yakın alanlardan çıkan kaya gazı boru hatlarıyla güneye yani bu terminallerine taşınıyor ve oradan ihraç ediliyor. Fiyat meselesine gelirsek, Amerika’daki doğal gaz Avrupa’ya göre bir miktar daha ucuz. Ancak nakliye masrafı bindiğinde neredeyse eşitleniyor. Avrupa’da fiyat belirleme noktası olarak Hollanda’daki Transfer Facility borsası kullanılıyor.
Biz neden Amerika’dan almayı tercih ettik? Bunun çok önemli bir sebebi var. Dünyanın önde gelen enerji devlerinden biri ABD’de büyük bir terminali yatırımı için Final Investment Decision yani nihai yatırım kararı aşamasına gelmişti. Bu karar için talep oluşması gerekiyordu. Türkiye de bu lansman öncesi fırsatı değerlendirdi ve uygun fiyatlarla 20 yıllık bir anlaşmaya imza attı. Bu anlaşma sayesinde 4 milyar metreküplük doğal gaz daha uygun şartlarla Türkiye’ye geliyor. Ama mesele sadece Türkiye’nin ihtiyacını karşılamak değil. Bu gazın önemli bir kısmı Avrupa’ya ve dünya piyasalarına yeniden satılabilecek. BOTAŞ böylece bölgesel bir enerji ticaret merkezi olma yolunda ilerliyor. Hatta sistem öyle çalışacak ki gemiler yoldayken bile alıcı ülke değişebilecek. Mesela Kore isterse Kore’ye, Almanya isterse Almanya’ya yönlendirilebilecek. Yani Türkiye bu işten hem enerji hem de ticaret anlamında kazançlı çıkacak.
Bazıları bu adımı Amerika’ya bağımlılık diye eleştiriyor ama bence tam tersi. Bu ticari ve stratejik açıdan çok şık bir hamle oldu. Zira bizim yıllık 58–60 milyar metreküplük tüketimimizin yanında 4 milyar metreküp hiçbir şey. Üstelik kendi üretimimiz de artıyor. Şu anda 4,5–5 milyar metreküp civarında olan yerli üretimimizin, önümüzdeki sene 10 milyara, 2028’de ise 20 milyara çıkması hedefleniyor. Kısacası hem kendi üretimimizi artırıyor hem de dış ticarette elimizi güçlendirecek anlaşmalara imza atıyoruz.
Bir diğer önemli gelişme ise geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yapılan kritik görüşmeden geldi. Görüşmede uzun zamandır gündemde olan F-35 meselesi masaya yatırıldı ve nihayet anlaşmaya varıldı. Türkiye’nin yıllar önce ortaklık payını ödediği ancak bir türlü teslimi geciktirilen uçaklar için bu yıl içinde adım atılıyor. Başkan Trump’ın da bizzat teyit ettiği üzere Türkiye’ye verilmesi gereken F-35’lerin teslim süreci başlayacak. Kısacası enerji alanında yaptığımız hamlesiyle ticarette F-35 anlaşmasıyla da savunma sanayinde Türkiye güçlendiriyor. Her iki adım da Türkiye’nin küresel ölçekte hem ekonomik hem de stratejik bağımsızlığını artıracak nitelikte.
Bu görüşmelerde dikkat çeken bir başka nokta da Trump ve Erdoğan’ın kişisel dostlukları oldu. Hem kameralar önünde hem de kapalı kapılar ardında yapılan samimi sohbetlerde iki liderin gerçekten iyi dost olduklarını görmek mümkün oldu.
Bu samimiyet alınan kararların arkasındaki en önemli unsurlardan biri. Çünkü uluslararası ilişkilerde sadece devletler değil liderler arasındaki güven ve dostluk da sürecin hızlanmasına ve pozitif sonuçların çıkmasına büyük katkı sağlıyor.
Dostlar anlatacak daha çok şey var ama fazla uzatmak istemiyorum. İnşallah bir sonraki yazıda başka detaylarla görüşmek üzere.