.
Son haftalarda Başkan Donald J. Trump’ın söylemleri bir kez daha gündemin merkezine oturdu. Gerek iç siyasetteki çıkışları gerekse dış politikaya dair yorumları, bir kesim tarafından sert şekilde eleştirilirken aslında bu çıkışların temelinde yatan şeyin Amerikan çıkarlarını önceleyen bir strateji olduğu açıkça görülüyor.
Başkan Trump konuşuyor çünkü susan liderler statükoyu korur Başkan ise Amerika’yı yeniden inşa etmek isteyen bir isim. Bugün onun sözlerini sert veya aykırı bulanlar çoğu zaman Amerikan halkının gerçek sorunlarını görmezden gelen elit çevrelerden oluşuyor. Trump ise doğrudan halkın sesine kulak veriyor. Mesela göçmen politikalarına dair açıklamaları. Bunları detaylı bir sınır güvenliği tartışması değil aynı zamanda iç güvenlik ekonomik denge ve sosyal uyumun sağlanması adına verilen mücadelenin parçasıdır. Başkan Trump bu noktada devletin değil halkın yanında yer alıyor.
Yine dış politikada NATO’ya dair yaptığı son çıkışlar popülist gibi görünse de aslında yıllardır taşınan ekonomik yükün ve dengesizliğin Amerikan vergi mükellefine olan etkisine işaret ediyor. Başkan Trump, önce Amerika derken yalnızca bir sloganı değil bir ulusal çıkarını savunuyor.
Ekonomiye dair açıklamalarına gelince. Enflasyon faiz oranları ve vergi politikaları üzerinden yapılan eleştiriler Trump’ın değil Biden döneminin ürünüdür. Trump ise yüksek vergilerle ezilen orta sınıfı yeniden ayağa kaldırmak için konuşuyor. Başkan üretimi teşvik eden, girişimciliği ödüllendiren ve Amerika’da alın teriyle çalışan milyonlara umut veren bir ekonomik sistemin savunucusudur.
Medya düzenine dair eleştirileri ise hiç şaşırtıcı değildir. Çünkü Trump, kurulu düzenin değil gerçeklerin peşindedir. Ana akım medyanın çarpıttığı her bilgiye karşı net ve doğrudan bir dil kullanması onun sahte gündemlere değil gerçek meselelere odaklandığını gösterir.
Kısacası Balkan Trump’ın söyledikleri bir bireyin öfkesi değil bir liderin ulusuna karşı duyduğu sorumluluğun sesidir.
Bugün onun söylediklerine kulak tıkayanlar yarın onun öngördüğü tehlikeleri çok daha ağır bedellerle fark edecektir. Trump’ın dili bazen sert olabilir ama yüreği Amerika’yla halkla ve gelecek nesillerle atmaktadır.
Son günlerde konuşulan bir konu ise Obama ve Clinton büyük oyunu!
Başkan Trump’ın Obama ve Clinton etrafındaki iddiaları gündeme getirmesi aynı zamanda kendisinin karşılaştığı diğer hukuki ve medya saldırılarına karşı dikkatleri kaydırmak için de stratejik bir araç. Bu konu, destekçileri için bir haklılık maskesi oluşturuyor.
Trump, 2016 Winner ardından Obama ekibiyle ilgili yıllara yayılan bir darbe planı iddialarını gündeme getirdi. Bu iddialar özellikle DNI Tulsi Gabbard’ın geçen hafta yayımladığı belgelerde yer aldığı şekliyle Obama-Brennan-Clapper- Comey hattının Trump’ın zaferini kasıtlı olarak zedelemeye çalıştığına işaret ediyor .
Trump bu iddialarla sadece bir kişiye değil halk iradesine yapılan müdahale ediliyor dedi Buda Amerika’da bu olayın gün yüzüne çıkması ileryen günlerde Obama ve Clinton’ı zor duruma sokacak.
ABD demokrasine ulusal egemenliğe halkın iradesine ve kurumsal güvene yönelik ciddi bir saldırı anlamına gelmekte. Medyada asılsız ve yalan haberleri finans edenler ilerlen günlerde gün yüzüne çıkacak.