.
Saygıdeğer okurlarımız selamlar,
Amerika Birleşik Devletleri bugün ekonomik bir türbülansın içinde. Çoğu kişi bu durumu kısa vadeli enflasyon ya da siyasi tartışmalarla açıklamaya çalışıyor. Oysa tablo bundan çok daha derin. Bu ülkenin en büyük sorunu geçici değil, yapısal. En net göstergesi ise New York–New Jersey bölgesinde yaşananlar. Bu bölge, Amerika’nın geleceğini önceden hissettiren bir barometre gibi çalışıyor.
Ekonominin asıl gücü yıllarca orta sınıftaydı. Son 15 yılda gelirler yerinde sayarken, ev vergileri, kiralar, market fiyatları, sağlık ve eğitim masrafları durmadan arttı. Orta sınıf ayakta kalmakta zorlanıyorsa, ülke büyüyemez. Bu baskının her adımı, her çeki, her ay sonu Amerika’nın geleceğine bir uyarıdır.
Bu tabloyu ağırlaştıran bir diğer etken altyapının çökmesidir. New York metrosu, New Jersey tünelleri, köprüler, limanlar. ABD, 1980’lerin altyapısıyla bugünün ekonomisini taşımaya çalışıyor. Bu sistem hız kaybettikçe, ticaret yavaşlıyor, iş gücü üretkenliği düşüyor ve bölgesel rekabet gücü eriyor. Amerika’nın ekonomik geleceği, fiziksel altyapının yenilenmesine bağlıdır.
Göç konusu ise yönetilemediği için kriz haline gelmiş durumda. Göçmenler bir yük değil, yük haline getiren yanlış yönetimdir. Statü süreçleri yıllarca sürüyor, şehirler maliyeti tek başına taşıyor, federal fonlar yok, yığılma büyük şehirlerde olunca kiralar ve vergiler daha da artıyor. Doğru yönetilen göç ekonomiyi büyütür, yanlış yönetilen göç şehirleri bitirir. Bugün yaşanan tam olarak budur.
Bu ülkenin bir diğer kırılma noktası siyasetin senkron kaybetmesi. Washington başka bir şey anlatırken, eyaletlerin ihtiyacı başka, şehirlerin yaşadığı kriz çok daha farklı. Amerika tek bir stratejiyle yönetilmiyor. Federal, eyalet ve yerel yönetim arasındaki kopukluk, krizin kendisinden daha büyük bir sorun haline geldi.
Ekonomiyi sert şekilde etkileyen bir başka konu da enflasyonun psikolojik etkisidir. Enflasyon sadece fiyat artışı değildir. Amerikalının güveninin çökmesidir. İnsan harcamıyorsa ekonomi büyümez. Bugün Amerikalı harcamaktan korkuyor. Ev alamıyor, araba değiştirmiyor, borçlanmaya çekiniyor. Ekonominin motoru olan tüketici güveni çökmüş durumda.
Tüm bu tabloyu daha da ağırlaştıran unsur ise teknoloji devlerinin kontrolsüz büyümesidir. Google, Amazon, Meta, Apple gibi şirketler bugün 140 ülkenin ekonomisinden büyük hale geldi. Bu güç küçük işletmeleri yok ediyor, rekabeti öldürüyor, iş gücünü tekelleştiriyor. Ekonomik denge bozuluyor çünkü piyasa dengesi bozulmuş durumda.
Bir de Çin gerçeği var. ABD ile Çin arasındaki ekonomik ve teknolojik rekabet, Amerika’yı hem savunma harcamalarında hem tedarik zinciri maliyetlerinde köşeye sıkıştırıyor. Dış politikaya ayrılan her kaynak, içerideki ekonomik baskıyı büyütüyor. Eğer bu ülke kritik sektörlerde yeniden üretim kapasitesi oluşturmazsa, dış rekabet iç ekonomiyi baskılamaya devam edecek.
Tüm bunların üzerinde en belirgin hata ise Washington’ın geç tepki veren siyaseti. Kriz yaşandıktan sonra çözüm üretiliyor. Bu nedenle konut krizi büyüdü, sağlık sistemi tıkandı, eğitim borçları patladı, şehirlerin bütçeleri çöktü. Amerika reaktif değil, proaktif bir ülke olmak zorunda.
Peki çıkış nerede?
Çıkış, bu ülkenin yapısal gerçeklerine temas eden ve New York–New Jersey’i pilot bölge yapan yeni bir ulusal modelde.
Bu modelde orta sınıf korunmalı, ev vergileri yeniden düzenlenmeli, kiralara bölgesel sınırlar getirilmeli, sağlık ve eğitim maliyetleri için federal destek mekanizmaları kurulmalı. Altyapı, hem New York hem New Jersey için ulusal güvenlik seviyesinde ele alınmalı ve bu bölgeye özel bir altyapı fonu oluşturulmalı. Göç politikası ülke geneline dengeli dağılımla yönetilmeli, yük tek bir bölgeye yıkılmamalı.
Ayrıca federal, eyalet ve yerel yönetim arasında acil bir koordinasyon mekanizması kurulmalı. Teknoloji devlerine karşı adil rekabet yasaları getirilmeli. Tedarik zincirinde Asya bağımlılığı azaltılmalı ve stratejik üretim sektörleri yerel olarak güçlendirilmeli.
Bu ülkenin yeniden güven kazanması için yeni bir vizyon gerekiyor. Önleyici, hızlı, hesap verebilir ve gerçekçi bir yönetim anlayışı. Ve bu vizyon en çok New York–New Jersey’de hissediliyor. Çünkü bu bölge Amerika’nın nabzını en hızlı tutan yerdir.
Bugün sorulması gereken soru şudur:
“Bu bölgenin yaşadığı krizleri doğru okuyabilen bir liderlik çıkacak mı?”
Amerika’nın yeniden güçlenmesi mümkün.
Ama bu ancak New York–New Jersey’in alarm veren gerçeklerine kulak verilirse olacak. Bu bölgenin gerçekleri ne kadar net ifade edilirse, ulusal politika o kadar hızlı şekil değiştirir. Bu ülkenin krizi rakamlarda değil, yönetim cesaretinin eksikliğinde. Uluslar yolunu kaybettiğinde, yeniden yön bulmalarını sağlayan şey hakikate bakma cesaretidir. Eğer Amerika yeni bir yön arıyorsa, bu yön ancak ülkenin gerçeklerine dürüstçe bakıldığı anda belirir. Amerika önce kendi gerçeklerinden kaçmayı bırakmak zorunda.
Çünkü bir ülke, yüzleştiği anda değişir, değişmeyi seçtiği anda da yeniden yükselir.
Selam ve saygılarımla,