. Hepimiz tek bir ses, tek bir yürek - Atilla Pak

Hepimiz tek bir ses, tek bir yürek


  • Oluşturulma Tarihi : 20.08.2025 09:53
  • Güncelleme Tarihi : 20.08.2025 09:53

Saygıdeğer okurlarımız selamlar, 
 
Geçenlerde uluslararası tecrübeye sahip bir Amerikalı dostumla sohbet ediyorduk. Türkiye’nin son 200 yıldır farklı ülkelerin oyun alanına çevrilmeye çalışıldığını, bugün de bu planların sadece yöntem değiştirerek devam ettiğini anlattım. O da bana şu soruyu sordu:
“Sen sık sık farklı ülkelerin Türkiye üzerinde planlar yaptığını söylüyorsun. Peki, güçlü bir devlet olduğunu iddia eden Türkiye, kendi güvenliğini sağlayamayacak durumda mı? Yoksa bu söylemler, yaşanan her sorunun sorumluluğunu başkalarına yüklemek için mi kullanılıyor?”
Gülümsedim… Çünkü bu soru, aslında Türkiye’yi anlamayan pek çok yabancının zihninde yankılanan soruydu.
Hayır… Türkiye ne savunmasız ne de edilgen bir ülke. Biz, bin yıllık devlet geleneği olan, üç kıtaya hükmetmiş, sayısız cepheden geçerek bugünlere ulaşmış bir milletiz. Bu topraklarda yaşayan herkesin bildiği bir gerçek var. Türkiye, hiçbir zaman masum bir kurban olmadı. Tam tersine, masada da sahada da hamle yapabilen bir aktör oldu.
 
Bak dostum… Osmanlı’nın zayıflama döneminden bugüne kadar İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Yunanistan daha yakın zamanda ABD, İsrail ve Avrupa Birliği ülkeleri, farklı yollarla Türkiye’nin gücünü sınırlandırmaya çalıştı. Kimi ekonomik baskı uyguladı, kimi siyasi manipülasyon yaptı, kimi de terör örgütlerini taşeron olarak kullandı. Orta Doğu’da dost düşman listesi asla kalıcı değildir. Çıkar dengesi değiştikçe ittifaklar da değişir. Dün gergin olduğumuz bir ülke, yarın bizimle ortak hareket edebilir, ya da tam tersi. Uluslararası ilişkilerde dostluk değil, menfaat esastır. Amerika da, Avrupa da, Orta Doğu da böyle çalışır. Bizim coğrafyamız ise dünya satrancının tam ortasında, oyunun seyrini değiştiren meydan. Elbette Türkiye kendini savunacak güce sahiptir. Bizim ordumuz, milletimizin yüreğiyle birleştiğinde dünyanın en caydırıcı güçlerinden biridir. Bizim için mesele sadece sınırlarımızı korumak değil, geleceğimizi, çocuklarımızı, kültürümüzü korumaktır. Ve bu uğurda her Türk, gerektiğinde asker olur, gerektiğinde cepheye koşar.
Ama Türkiye’nin gücünü zayıflatmak isteyenler, en çok da içerideki birlik duygumuzu hedef alır. Etnik, mezhepsel, siyasi ayrışmalarla bizi birbirimize yabancılaştırmaya çalışırlar. Oysa Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle, Gürcü’süyle, Arnavut’uyla, Boşnak’ıyla, Pomak’ıyla, Tatar’ıyla, Abhaz’ıyla, Türkmen’iyle, Yörük’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Süryani’siyle, Rum’uyla, Ermeni’siyle, Yahudi’siyle bu millet yüzlerce yıl aynı sofrada oturdu, aynı siperde omuz omuza savaştı. Ne zaman ki birbirimizi farklı etiketlerle ayırmaya başlıyoruz, işte o zaman tehlike büyüyor. Bu çoğu zaman dışarıdan ustaca işlenmiş bir planın parçasıdır.
 
O dostum bir süre sustu, sonra şöyle dedi:
“Yani şunu mu demek istiyorsun, siz, başka ülkelerin toprağına, zenginliğine ya da siyasetine el uzatmadan sadece kendi yurdunuzu savunuyorsunuz. Kimsenin ekmeğinde, suyunda, petrolünde gözünüz yok. Ama kendi bağımsızlığınız, bayrağınız ve toprağınız söz konusu olduğunda da asla geri adım atmıyorsunuz. İşte bu yüzden bazı ülkeler Türkiye’nin güçlenmesini istemiyor. Çünkü bilirler ki güçlü bir Türkiye, kimseye boyun eğmez mi demek istiyorsun?”
 
Ben de ekledim:
“Evet dostum… Ama biz sadece kendi bağımsızlığımızı korumakla yetinmeyiz. Haksızlıkların karşısında, kim olursa olsun, mazluma el uzatırız. Çanakkale’de bize kurşun sıkan yaralı askerleri tedavi ettik. Kore’de, Somali’de, Bosna’da, Gazze’de, dünyanın dört bir yanında mazluma kalkan olduk. Bizim gözümüz başkasının toprağında değil, ama kalbimiz, dünyanın neresinde olursa olsun adaletsizlikten yana atmaz.”
Amerikalı dostum hafifçe başını salladı ve şöyle dedi:
“Demek ki mesele sadece sizin güçlenmeniz değil, sizin bu kadar kararlı, bağımsız ve kendi stratejisini çizen bir ülke olmanız, başkalarının hesaplarını bozuyor. Çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünya düzeninde, kendi iradesiyle hareket eden bir güç, en dengeli görünen planları bile altüst edebilir.”
 
Ben de dedim ki:
“Bil ki, biz bu coğrafyada onurlu, bağımsız ve dimdik ayakta ilelebet kalmak için, Türk milletinin her bir ferdi, gerektiğinde vatanı için savaşacak bir askerdir.”
Sonra ona şöyle bir temsil anlattım:
“Dünya liderleri bir gün büyük bir masada toplanmış. Her biri kendi gücünü övmüş. Amerikalı, ‘Benim ekonomim en büyüktür.’ demiş. Rus, ‘Benim ordum en kalabalıktır.’ demiş. Avrupalı, ‘Benim hukuk sistemim en sağlamdır.’ demiş.
Sıra Türk’e gelince sadece gülümseyip şu cevabı vermiş:
‘Bizim milletimiz, sizin bütün güçlerinize karşı bin yıldır dimdik ayakta. Çünkü bizim gücümüz tanktan, paradan değil, şehit kanıyla yoğrulmuş vatan sevgisinden gelir.’
Ve işte o an salonda derin bir sessizlik olmuş. Çünkü herkes bilmiş ki bu söz, bütün hesapların üzerinde bir hakikatti.”
Saygıdeğer okurlarımız, buradan, ana vatanında ya da gurbette yaşayan, bu milletin ortak kültürünü, tarihini ve kaderini paylaşan herkese sesleniyorum,
 
Nedense, dışarıdan biri Türkiye’yi sorguladığında, bir anda bütün ayrılıklarımız susar. Hepimiz tek bir ses, tek bir yürek oluruz. Öyle savunuruz ki vatanımızı, Harvard’dan mezun bir avukat bile bu kadar güçlü savunamaz.
 
A Milli Futbol Takımımız dünya kupasında finale giderken, hangi birimiz aynı heyecanı yaşamadık? Avrupa’da Galatasaray kupayı kaldırırken, hangi birimiz o gururu hissetmedik? Dünyanın bir köşesinde bir Türk’ün sesi duyulduğunda, hangi birimizin kalbi kabarmadı?
İşte bu, bizim en büyük gücümüzdür. Farklılıklarımızı unutturacak kadar büyük ortak bir sevda. Biz varız, 85 milyon tek yürek, tek nefes oluruz. Aramızdaki bütün ayrılıklar susar, sadece vatanımızın sesi kalır.
 
Çünkü biliriz ki bu topraklar, dedelerimizin kanıyla sulandı. Ve biz, o mirası korumak için aynı cephede omuz omuza duran bir milletiz.
Selam ve saygılarımla.

Hepimiz tek bir ses, tek bir yürek
Atilla Pak
Yazarımız Kim ?

Atilla Pak