Seçim Zamanı Geliyor New Jersey Ve New York’ta Neler Oluyor, Biz Ne Yapmalıyız?


  • Oluşturulma Tarihi : 16.06.2025 10:57
  • Güncelleme Tarihi : 16.06.2025 10:57

Değerli TürkSes Okurları,

New Jersey’le New York bizim iki ana karargah. Hani derler ya, “kalbin attığı yer” diye, işte bizim toplum için bu iki eyalet tam da öyle. Hem nüfus olarak kalabalığız, hem de artık eskiye göre daha görünür, daha etkiliyiz. Ama bunu biraz daha akıllıca ve organize yaparsak, bizim ses çok daha gür çıkar!
Önce şu nüfusa bir bakalım, New Jersey’de yaklaşık 9.3 milyon insan yaşıyor. Her renkten, her milletten insanlar var. Beyazı, Hispanik’i, Asya’sı, Siyahı... çok karışık ama güzel bir harman. Göçmen oranı da yüksek, yani bizim gibiler için fırsat var. Özellikle Paterson’da “Küçük İstanbul” diye anılan bölgede Türkler bayağı sağlam duruyor.

New York deseniz ayrı dünya... Eyalet olarak 20 milyonluk nüfusu var. Brooklyn, Queens, Manhattan derken bizim milletin yoğun olduğu yerler de belli. Brooklyn – Sheepshead Bay, mesela. Oralar bildiğin mini Türkiye gibi.
Demem o ki, biz aslında bu coğrafyada az değiliz. 60 bine yakın Türk kökenli insan yaşıyor bu iki eyalette. Ama mesele sayı değil, mesele birlikte hareket etmek.
New Jersey’de 4 Kasım 2025’te Vali seçimi geliyor ve sandık başına gidiyoruz. Adaylar belli oldu:

• Demokrat Parti’nin adayı Mikie Sherrill. Kadın bir siyasetçi. Eskiden ordu pilotuymuş, sonra savcı olmuş. 4 dönem Kongre’de görev yapmış. Sağlık, eğitim, kadın hakları falan deyince önde giden bir isim.
• Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Jack Ciattarelli. Daha önce de aday olmuştu. Trump’a yakın duruyor. Vergi indirimi, devlet küçülsün falan kafasında.

Yani biri sosyal devletçi, diğeri klasik muhafazakar. Şimdi burada mesele şu! Biz bu adamları ne kadar tanıyoruz? Sadece partisine bakıp değil, söylediklerine, yaptıklarına bakıp oy vermek lazım.
New York’ta da hareket var seçim 2026’da ve orada da işler yavaş yavaş ısınıyor.

• Mevcut Vali: Kathy Hochul tekrar aday olacağını söyledi.
• Kendi partisinden rakibi çıktı: Antonio Delgado. Bu da epey güçlü biri.
• Cumhuriyetçilerde henüz net bir aday yok ama adı geçenler var. Elise Stefanik, Mike Lawler gibi.
Burada da önümüzdeki sene içinde büyük hareket olacak. Yani şimdiden izlemeye başlamak lazım.
Türk toplumu bu işin neresinde? İşte tam burası bizim meselemiz. Artık eskisi gibi kenarda bekleyen, “Ne olacak acaba?” diyen bir toplum değiliz. Oy hakkımız var, derneklerimiz var, gazetemiz var, sesimiz var. Ama sesin yankı yapması için, aynı anda konuşmamız lazım. Bu seçimlerde en kritik olan bizim mahallerdeki Türklerin, gençlerin, kadınların oy kullanması. Oy vermek sadece bir hak değil, bu topraklarda “Ben buradayım!” deme şekli.
Peki Türk toplumu ne yapmalı, bu adaylarla nasıl temas kurmalı? Sadece seçimi izlemekle olmaz. Sandıkta bir tercih yapmadan önce, bizim de bu adaylarla temas kurmamız, onları tanımamız, hatta gerekirse yüzlerine karşı “Sen bizim toplum için ne yapacaksın?” diye sormamız lazım.

İşte birkaç adım:

—    Dernekler üzerinden randevu talep edelim. Topluca gidip topluluğumuzun sorunlarını ve taleplerini yüz yüze iletelim.
—    Toplantı ve panellere katılalım. Adayların düzenlediği açık oturumlara gidip toplumumuz adına söz alalım, soru soralım.
—    Sosyal medyayı akıllıca kullanalım. Adayları takip edip görünür olalım. Paylaşımlarında yorum yapalım, mesaj gönderelim.
—    Kültürel etkinliklere adayları davet edelim. Türk Günü, iftar programı, bayrak töreni gibi etkinliklerde halkla buluşturalım.
—    Gençleri ve kadınları cesaretlendirelim. Yeni nesli siyasi bilinçle yetiştirmek geleceğe yapılan en iyi yatırımdır.
—    Mahalle bazında seçmen listeleri oluşturulmalı. Kim nereye oy veriyor, hangi bölgede ne kadar Türk seçmen var, bilinçli organize olalım.
—    Adaylara taleplerimizi içeren ortak bir mektup sunalım. Dernekler olarak imzalayacağımız kısa bir metinle toplumsal önceliklerimizi iletelim.
—    Gönüllü seçim gözlemcisi olalım. Seçim günlerinde sandıklarda görevli ya da gönüllü olmak, sürece güven kazandırır.
—    Adayların danışman ekipleriyle iletişime geçelim. Bazen doğrudan adaya değil, onun strateji ekibine ulaşmak daha etkili olabilir.
—    Türk basınında röportajlar organize edelim. Türk gazetelerinde veya sosyal medya yayınlarında adaylara mikrofon uzatalım.
—    Sandığa gidemeyen yaşlılar ve engellilere destek verelim. Oy kullanmak isteyen ama yardıma ihtiyacı olanlara ulaşım ve bilgilendirme sağlanmalı.
—    Seçim kampanyalarına gönüllü olarak katılalım. Türk gençleri, adayların saha çalışmalarına destek vererek hem tecrübe kazanır, hem görünür olur.
—    Siyasi bağış yaparken topluluk adına konuşalım. Bireysel değil, dernek veya platform üzerinden yapılan bağışlar daha güçlü mesaj verir.
—    Adayların geçmiş oylarına ve kararlarına göz atalım. Meclis kayıtları, önceki demeçleri, göçmen politikalarındaki tutumları dikkatle analiz edelim.
—    Türk toplumunu ilgilendiren özel bir gündem yaratalım. Örneğin “Türk Göçmenler İçin Sosyal Destek Programı” gibi bir teklif sunalım ve bunu takip edelim.
—    Adaylara açık çağrı yayınlayalım. “Türk toplumunun taleplerine yanıt vermek isteyen her adayı yayınımıza ve platformlarımıza davet ediyoruz” gibi net ve kapsayıcı bir çağrıyla kamuoyu oluşturalım.
—    Türk-Amerikan Sivil Platformları kurarak kurumsal güç birliği oluşturalım. Dernekler, iş insanları ve kanaat önderleri arasında geçici bir “Seçim İşbirliği Platformu” kurulabilir. Bu platform, adaylarla resmi temas yürütür, müzakere gücümüzü artırır.
—    Adaylarla “Siyasi Taahhüt Protokolü” imzalayalım. Toplumumuzun önceliklerini içeren kısa bir mutabakat metni hazırlanır. Görüşme yapılan adaylardan bu taahhüt alınır ve kamuoyuna duyurulur. Bu, seçimin ardından hesap sorulabilirliği sağlar.
—    Türk kökenli uzmanları aday ekiplerine önerelim. Kampanya danışma kurullarına, iletişim ekiplerine veya toplum temsilcisi olarak Türk-Amerikan bireylerin alınması önerilir. Böylece temsil içeriden de güçlenir.
—    Akademik ve hukuki raporlarla taleplerimizi güçlendirelim. Özellikle göçmenlik, sağlık hizmeti erişimi veya kültürel destekler gibi konularda profesyonel analiz raporları hazırlanarak adaylara sunulabilir.
—    Belediye ve eyalet düzeyinde 'Türk Günü’ gibi sembolik kararların alınmasını teklif edelim. Bazı yerel meclislerde 29 Ekim, 19 Mayıs ya da ‘Türk Kültür Haftası’ gibi kararlar çıkarılarak kalıcı temsiliyet sağlanabilir. Bu girişimler siyasi aktörlerle ilişkiyi daha yapıcı hale getirir.

Her dönemin bir sorumluluğu vardır. Bugünkü sorumluluğumuz; kendimizi değil, toplumumuzu öncelemektir. Farklı düşünebiliriz, farklı yollar yürümüş olabiliriz. Ama ortak bir gelecek için, aynı hedefe bakabilmeliyiz. Bu çağrım geçmişle değil, gelecek için bir bakıştır. Türk toplumu artık yalnızca izleyen değil, yön veren, yol açan bir güç olmalıdır. Haydi, düşüncelerimizi ortaklaştıralım, sesimizi birleştirelim. Oy hakkımızı, toplumsal bilincimizle bütünleştirelim. Çünkü sözle değil, iradeyle şekillenen bir gelecek bizi bekliyor. Ve o gelecek, birlikte yürüyenlerindir.

Seçim Zamanı Geliyor New Jersey Ve New York’ta Neler Oluyor, Biz Ne Yapmalıyız?
Atilla Pak
Yazarımız Kim ?

Atilla Pak